Yargıtay'dan cezaevindekiler için flaş nafaka kararı

TAKİP ET

Yargıtay, nafaka ödemekle yükümlü olan kişileri ilgilendiren önemli bir karara imza attı.

Yargıtay, nafaka ödemekle yükümlü olan kişileri ilgilendiren önemli bir karara imza attı.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, "Cezaevinde hükümlü veya tutuklu olmak yoksulluk nafakası ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz"  diye söyledi.

İçtihat Bülteni'nden edinilen bilgilere göre, davacı H.B. ile davalı E.B. 2013 yılında evlendi ve bu evlilikten bir çocukları dünyaya geldi. İddiaya göre, evliliklerinden 1,5 yıl sonra E.B., amcasının kızıyla kaçarak çocuğun cinsel istismarı suçundan soruşturma geçirdi. Aldatılan H.B. ise avukatı aracılığıyla eşi hakkında boşanma davası açtı.

H.B.'nin avukatı, dava dilekçesinde özetle şunları belirtti: Tarafların boşanması talep edilmekte olup, müvekkil için aylık 500 TL, müşterek çocuk için ise aylık 300 TL olmak üzere toplamda 800 TL tedbir nafakası, boşanmadan sonra yoksulluk ve iştirak nafakası olarak devam edecek şekilde 40 bin TL maddi tazminat, 40 bin TL manevi tazminatın davalıdan talep edilmektedir.

Davalı E.B.'nin avukatı ise müvekkilinin eşiyle severek evlendiğini ve onu aldatmayı hiç düşünmediğini belirtti. Ancak duygusal bir boşluk yaşadığı dönemde G.H. ile iletişim kurduğunu ve bu hata sonucunda tutuklandığını ve evliliğinin sona erdiğini ifade etti. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada kararın beklenmesi talep edildi ve talep edilen tazminat miktarının yüksek olduğu, müvekkilin tutuklu olması nedeniyle nafaka taleplerini karşılayamayacağı savunuldu.

Boşanma talebi kabul, nafaka ve tazminat talebi kısmen kabul edildi

İlk derece mahkemesi, davalı erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı ve davacı eş ile birlikte yaşamaktan kaçındığı gerekçesiyle tam kusurlu olduğunu belirterek tarafların boşanmasına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, ortak çocuk için aylık 100 TL tedbir-iştirak nafakası, davacı kadının yararına aylık 200 TL tedbir-yoksulluk nafakası, ayrıca 20 bin TL maddi tazminat ve 20 bin TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsil edilmesine karar verdi.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Bölge Adliye Mahkemesinin kararını bozdu

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 20 Şubat 2019 tarihli bozma ilâmında şu ifadelere yer verdi. “İlk derece mahkemesince davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin kabulüne aylık 200 TL yoksulluk nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı erkeğin istinaf talebi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi'nin kararı ile davalı erkeğin yoksulluk nafakasına ilişkin istinaf talebinin kabulü ile aylık 200 TL yoksulluk nafakasının davalı erkeğin cezaevinden tahliye tarihinden geçerli olmak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı erkeğin halen mahkum olduğu 16 yıl 8 ay ve 2 yıl 6 ay hapis cezalarından dolayı ceza infaz kurumunda hüküm özlü olarak bulunduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar erkeğin cezaevinde tutuklu veya hükümlü olması, yoksulluk nafakası ile sorumlu tutulmamasını gerektirmez ise de dosya çerçevesinde yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında davalı erkeğin herhangi bir geliri ve malvarlığının olmadığı anlaşılmaktadır. Kendi yoksul olan kişi nafaka ile yükümlü tutulamaz. Bu durumda davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir ” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi, önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verdi ve direnme kararı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edildiği için dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun gündemine geldi.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu:"Cezaevinde olmak yoksulluk nafakası ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz"

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararını yerinde bulduğu kararında şu ifadelere yer verdi.

Dosya kapsamı itibari ile tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgiler ve toplanan tüm deliller incelendiğinde; davalı erkeğin çocuğun cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarından dolayı cezalandırılmasına karar verildiği, davalı erkeğin tam kusurlu, davacının ise kusursuz olduğu, davacı kadın ev hanımı olup hiçbir gelirinin ve malvarlığının bulunmadığı, ceza evinde hükümlü veya tutuklu olmanın yoksulluk nafakası ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı, davacı kadın yararına TMK 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası isteme koşullarının oluştuğu ve yoksulluk nafakasına davalının cezaevinden tahliye edileceği tarihten itibaren hükmedilmesinin de hakkaniyete uygun olacağı gerekçesinin yerinde olduğu sonucuna varılmıştır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davalı erkeğin herhangi bir malvarlığı ve gelirinin bulunmadığı, kendisi yoksul olan kişinin nafaka ile sorumlu tutulamayacağı gerekçesi ile direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.”

Kararı değerlendiren İstanbul Barosu üyesi Avukat Fatih Karamercan

"Kanımızca, nafaka yükümlüsünün sadece tutuklu veya hükümlü olması kendisini nafaka yükümlülüğünden kurtarmaz. Ancak, nafaka yükümlüsü kişinin tutuklu veya hükümlü olduğu sırada düzenli bir kira geliri veya benzeri geliri yoksa hukukî anlamda kişinin nafaka yükümlüsü olarak kabul edilmesi durumunda, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun “Nafakaya İlişkin Kararlara Uymayanların Cezası” kenar başlıklı 344. maddesi gereği ayrıca tazyik hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Böyle bir durumda da, kişinin kendi içinde bulunduğu durum gereği başka bir ifadeyle nafaka ödeyememe durumunda imkânsızlık sebebi ile tekrar hukukî bir yaptırımla karşı karşıya kalması, ne ceza hukuku kanun koyucusunun ne de özel hukuk kanun koyucusunun tercih edeceği bir yaklaşım olamaz" dedi.